27 Temmuz 2013 Cumartesi

BOĞAZ'I GÖREN VİLLA KENT RÜYASI

13 Temmuz 2013, 05:40
Şeytana bile pabucunu ters giydirebilir yetenekte bizim yeni model yönetici ve müteahhit ortaklıklarımız. Bizleri, içinde, “Köprü yanlış yere yapılmış.” cümlesinin kaynatıldığı cadı kazanına attılar dün. Ve beklediler, saf saf inanalım o kurtlu, kuzulu, tilkili kazanda kaynayan bu cümleye.
Bekledikleri gibi de oldu. İnandık. “Köprü yanlış yere yapılmışmış.” dedik, “Her şeyleri yanlış ya hu bunların.” diye alay ettik, yazdık, çizdik, güldük, düştükleri küçültücü durumla alay ettik. Olsun, bir süre sonra bunu da unutacaktık nasıl olsa. “Boğaz’a bakan binlerce villa inşaatına yer açmak için bundan daha iyi bir yöntem olabilir miydi?” diye düşünmeyelim yeter ki. Bir de sadece bu yanlışlıkta yoğunlaşmayalım diye “Bir AKP klasiği daha” dedirten ikinci bir yanlışlık katıldı gündeme: SBS’deki hata…  
(Bu arada apayrı bir yazı konusu olan bir not düşelim: Alay edilmeye alıştırılmış bu insanlar, o yüzden bundan hiç etkilenmiyorlar. Dayak arsızı olmak gibi, alay arsızı olmuşlar. Tepeden bakma, yüksekten yüksekten konuşma ve hep aşağılama davranışında olanlara, şapkalarını ellerine alıp düşünmelerini önermeliyiz belki de. Bu insanları aşağılayarak, hakarette sınır tanımayarak, giydikleriyle, yaptıklarıyla alay ederek vardığınız yer ortada çünkü.)
Biz bu hatalarla uğraşırken, üçüncü köprü için bu kez Boğazın başka bir yerinde yeniden ağaçlar kesilecek, sökülecek... Önceden yanlışlıkla boşaltılıvermiş alanda köprüyle birlikte, ondan önce veya daha sonra yeni villacıklar yükseliverecek... Bunların bir kısmı malum kişiler için en baştan ‘özel’ listelerle ayrılmış olacak. Nasıl, iyi fikir değil mi? Çok karlı bir iş. Tilki kurnazlığı bile yaya kalır bu yavuz hırsız zihniyetinin yanında.
“Villa yapmak için kesiyoruz.” dense, Gezi'deki bir ağaç için aylardır eylem yapan kitle kıyamet kopartmaz mıydı? Çift taraflı vuruyor kazmayı toprağa çokbilirkişi, hangisini kaçırabilirse aradan, onu yapacak… Dikkatler Taksim'de iken, Sırrı Süreyya gelip üçüncü köprü inşaatındaki kepçenin de önüne dikilemiyorken, klonlayamadığımız için ikinci bir Sırrı Süreyya’mız da yokken, kimse çadır kurup orada yatmıyorken ya da yatıyorsa da bundan kimselerin haberi olmuyorken… Kurnazlıkla ifade etmek hafif kalıyor, tam usta hırsız planı bir iş bu. Üçüncü köprü için Anadolu yakasında 93 bin 750, Avrupa Yakası'nda 151 bin 371 ağaç… Ne gam, gelsin villalar… Köprü için bir o kadarını daha sökeriz, ne olacak ki, akciğer ne lazım bu şehre, malum dumansız hava sahası yaptık sahamızı, sigarayı yasakladık. Gaz bombalarını boş verin, ona alıştı ciğerlerimiz, hem sigaradan daha zararlı da değil bir kere.
Eski belediye başkanına sormuş acar belediye başkanı, “Ben bir türlü para yiyemiyorum. Nedir bu işin sırrı, sen bilirsin, bana bir anlat.” demiş.  Eski tilki cevaplamış: “Boz da yap evladım, boz da yap.”
Gökçek’in 640 milyon dolara yaptığı ve şimdi de yıkacak olduğu, adının ve işlevinin bir türlü öğrenilemediği Ankara’daki o kocaman bina örneğinde olduğu gibi bu hikâyecik bir başka yanını çıkartıyor ortaya bu bozup bozup yapmaların.
“Yarın, öbür gün, bu dinciler iktidara gelip İmam Hatip’ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri Harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar.” diyen Aziz Nesin’in 1993’te görüp işaret ettiği durum şimdilerde hayata geçti.  Bunu en son, Ali’yi ağrı kesici verip ölüme gönderen doktorda yaşadık.
12 Eylül’den sonraki dipsiz sessizlikte atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Aziz Nesin’in öngörüsü bir bir gerçekleşmiş. Şimdilerde çırpınıyoruz artık. Çoluk çocuk, genç yaşlı, büyük küçük hep birlikte itirazlardayız.
Bir süre sonra, eskiden olduğu gibi bütün bunları unutur muyuz? Sıradan, sönük ve ödlek hayatlarımıza geri döner miyiz?
Kendim cevaplayayım bu soruyu: Ne unutur ne de döneriz.
Çünkü çevremizi Aziz Nesin’in dediği kişiler sarmışsa da mücadele etmeyi yeniden öğrendi bu halk. Gençlerin sayesinde korkusuzluğu tanıdı yeniden.
Üstüne üstlük, Redhack adlı bir oluşum, bu toplumu 'unutmamak' diye bir şeyle tanıştırdı. Sağ olsun, var olsun. (Fakat hafızalarımıza güvenip yine de hatırlatmazlık etmesin değil mi?)
Kesilen ağaçların yerlerine yenileri dikilecekmiş, hatta dikilmeye başlanmış bile… Dikmezlerse bu gençlik diker zaten, bunun farkındalar. Ama gençlerin dikecekleri incir ağacı olabilir, o yüzden villa fikrinden vazgeçmeleri ve ellerini çabuk tutup o alanı ağaçlandırmaları gerekiyor. Çünkü uyuyanlar uyandılar ve Boğaz’ı gören villa kent rüyası bitti.
Aysel Korkut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder